Kanada’da Nazi krizi: Parlamento neden bir Nazi’yi alkışladı?

Son günlerde Hindistan’la yaşadığı diplomatik gerilimle gündeme gelen Kanada, yepyeni bir krizle sarsılıyor. Ukrayna Parlamentosu huzuruna çıkarılan 98 yaşındaki Ukraynalı Yaroslav Hunka’nın kahraman olarak ayakta alkışlanması sadece Kanada’da değil tüm Batı dünyasında olay yarattı.

Parlamento’da “Rusya’ya karşı Ukrayna’nın bağımsızlığı için mücadele eden biri” kimliğiyle anons edilse de hakkındaki gerçek ortaya çıktı. Hunka 2. Dünya Savaşı’nda Alman ordusuna doğrudan bağlı gönüllülerden oluşan SS Galiçya Tümeni mensubuydu.

SS GALİÇYA TÜMENİ NE YAPTI?

Hunka, Galiçya Tümeni’ne katıldığında yalnızca 14 yaşındaydı. Ancak savaştan çok sonra çeşitli “etkinliklere” katılmaya devam etti. Nasıl olmuştu da bir Nazi askeri kendini Kanada’da bulmuştu? Bu sorunun cevabı Galiçya Tümeni’nin kaderinde yatıyor. 1941 yılında Barbarossa harekâtıyla birlikte Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliğine saldırması sonucu kısa sürede Ukrayna Alman işgali altına girdi. Almanlar işgal sırasında Sovyetlere karşı savaşmak isteyen Ukraynalılar olduğunu gördüler. Bu Ukraynalı gruplar ikiye ayrılıyordu. 

Biri daha “ılımlı” olan OUN-M ve daha radikal olan OUN-B. OUN-B’nin lideri bugün Ukrayna’da bulvarlara ismi verilen ve ulusal kahraman olarak görülen Stepan Bandera’ydı. Nazi yönetimi, Sovyet boyunduruğundan kurtulacaklarını uman Ukraynalılardan bir tümen oluşturdu. Almanlar, Ukraynaca bir isim yerine 1. Dünya Savaşı’nda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan Galizien adını verdiler. Bu Almanca isim, Batı Ukrayna’dan başlayan ve Polonya’nın bir kısmını kapsayan Galiçya bölgesini temsil ediyordu.

Yaklaşık 13 bin askerden oluşan tümen, Batılılara karşı savaştırılmayacağı ve sadece Sovyetlere karşı kullanılacağı şartıyla Alman saflarında çarpışmaya başladı. Sovyetlere karşı girdikleri ilk çatışmalarda başarılı olup yüksek rütbeli Alman komutanlardan alkış alsalar da etraflarının sarılması sonucu ağır kayıplar verdiler ve sadece 3 bin askerle geri döndüler. Yaralarını saran ve yeni üyeler toplayan tümen, Slovakya’da Almanlara karşı isyan eden grupları bastırmak amaçlı görevlendirildi.

Ancak Galiçya Tümeni’nin bazı davranışları Alman komutanları bile rahatsız etmeye başlamıştı. Bir Alman Tugay komutanı Fritz Freitag, çeşitli suçlar işledikleri gerekçesiyle Ukraynalı SS üyelerini yargısız infaz edebilmek için Berlin’den izin istemişti. 1945’te Galiçya Tümeni ismini değiştirdi ve 1. Tümen olarak anılmaya başlandı. Ancak kısa sürede savaş bitmiş hemen hemen tüm Alman birlikleri teslim olmuştu. Peki ya Galiçya Tümeni ne yapacaktı?

NAZİ ALMANYA’SINDAN BÜYÜK BRİTANYA’YA

Galiçya Tümeni, önceden Sovyet vatandaşı olup Nazilere katılanların ya idam edildiği ya da Sibirya’ya sürüldüğünü biliyordu. Bu nedenle Sovyetlerin eline geçmemek adına Batı’ya sığındılar. Teslim oldukları İngiliz ordusu tümenden geriye kalan askerleri İtalya’ya yerleştirme kararı aldı. Sovyetler Birliği, askerlerin kendisine iade edilmesi için ciddi baskı yapıyordu. Tam bu anda müdahale Papa 12. Pious’tan geldi. Papa, Galiçya Tümeni mensuplarının “iyi birer Katolik ve anti-komünist” olduğunu söyledi. 

Papa’ya göre askerler Sovyetlere iade edilmemeliydi. Papa’nın arzusu gerçekleşti. 8500 kadar asker İngiltere’ye yerleştirildiler. Ancak hikâyeleri burada bitmiyordu. Eski Sovyet vatandaşı ve askeri geçmişi olan 8500 Ukraynalı, doğal olarak Soğuk Savaş sırasında İngilizlerin ilgisini çekmişti. Bu askerlerin birçoğu Kanada ve İngiliz istihbaratı tarafından Sovyetler Birliği’nde ajan faaliyetleri yürütmeleri için eğitim aldı. 

Galiçya Tümeni’nin efsanesi Nuremberg mahkemelerinden kurtulmalarına yetmişti. 8500 askerin 2000’i Kanada’ya yerleşti. 2003 yılına gelindiğinde 1500 kadarı hala hayattaydı. İşte Yaroslav Hunka da muhtemelen bunlardan birisi.

KANADA YOĞUN BASKI ALTINDA

Muhtemelen Hunka’ya yaklaşık 80 yıl sonra parlamento önünde alkışlanacağını söyleseler asla inanmazdı. Aşırı sağ konusunda “duyarlı” olan Kanada’nın böyle bir skandala imza atması ise işin başka ilginç tarafı. Birçok milletvekili olaydan sonra “bilmiyordum kendimden utanıyorum” benzeri cümleler kursalar da kamuoyu önünde öfke dinmiş değil. Yahudi Toplulukları olayla ilgili özür talep ettiler. Avam Kamarası sözcüsü Anthony Rota’nın tüm sorumluluğu alması sonrası Kanada Cumhurbaşkanı Justin Trudeau da Hunka’nın parlamentoya getirileceğinden haberinin olmadığını söylemiş ama olaydan önce Cuma günü Hunka’yla bir araya geldiği ortaya çıkmıştı.

Kanada hükümetinin aşırı sağa genel bakış açısıyla oluşan tezatlık ve muhalif partilerin olay ortaya çıkana kadar konuyu araştırmamış oluşu gibi çok soru işareti var. Ancak buradaki asıl mesele Hunka’nın sadece bir Ukrayna kahramanı değil aynı zamanda bir Kanada kahramanı olarak da anılmış olmasıydı. Bu da Hunka’nın İngiltere ve Kanada tarafından eğitilen Galiçya Tümeni mensuplarından biri olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.

Yine de Batılılar,  Rusya’yla Ukrayna üzerinden devam eden propaganda savaşında önemli bir yara aldılar. Rusya’nın “Batı Ukrayna’daki Nazileri destekliyor” tezini güçlendiren bir olay yaşanmış oldu. Şimdiden birkaç Kanadalı milletvekili de “Putin’e malzeme verdik” diyor. Bunun Batı kamuoyu önünde ne kadar fikir değiştireceğini ise zaman gösterecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir